Çin, biyogüvenlik ve biyolojik silah risklerini azaltmak için ASEAN ile daha yakın iş birliği çağrısında bulundu

Çin, biyogüvenliği ve biyolojik silahların yönetimini iyileştirmek için Güneydoğu Asya ülkeleriyle işbirliği yapılması çağrısında bulundu.

Pekin, geçen hafta bilim ve teknoloji merkezi Shenzhen'de 11 Güneydoğu Asya ülkesiyle düzenlenen ilk bölgesel çalıştayda bu çağrıyı yaptı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, 12 ülkenin biyogüvenlik yönetiminde iletişimi iyileştirme ve Birleşmiş Milletler destekli Biyolojik Silahlar Sözleşmesi'nin (BWC) uygulanmasını geliştirme konusunda anlaştığını söyledi .

Çin, Rusya ve ABD'nin imzacısı olduğu sözleşme, bu tür silahların geliştirilmesi ve kullanımının yasaklanmasını amaçlayan küresel bir güvence niteliğinde.

Lin, “Değişimleri ve karşılıklı anlayışı güçlendireceğiz, biyogüvenlik yönetişim sisteminin ve yönetişim kapasitesinin modernizasyonunu teşvik edeceğiz… ve siyasi mutabakat oluşturacağız, biyogüvenlik risklerini birlikte çözeceğiz ve insanlığın yararına biyoteknolojiyi teşvik edeceğiz” dedi.

“Biyolojik Silahlar Sözleşmesini de güçlendirmeli ve daha fazla kamu ürünü sağlamak için uluslararası ve bölgesel örgütleri desteklemeli, takip eylemlerini araştırmalı ve düzenli çalıştaylar aracılığıyla koordinasyonu derinleştirmeliyiz.”

Seminere, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) üyesi 10 ülkenin yanı sıra Çin ve Doğu Timor'un yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ve BM Silahsızlanma Araştırma Enstitüsü gibi küresel örgütlerin temsilcileri de katıldı.

Çin Dışişleri Üniversitesi Küresel Biyogüvenlik Yönetimi Araştırma Merkezi müdür yardımcısı Li Fujian, devlet yayın kuruluşu CCTV'ye yaptığı açıklamada, "Çin ve komşu ülkeler, bulaşıcı hastalıklar, hayvan ve bitki salgınları da dahil olmak üzere biyogüvenlik sorunları konusunda aynı kaderi paylaşıyor. Bu koşullar altında komşularımızla iş birliğini güçlendirmemiz gerekiyor." dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı'na bağlı silah kontrol departmanının başkanı Sun Xiaobo , resmi haber ajansı Xinhua'ya yaptığı açıklamada, Çin ile ASEAN ülkelerinin "ortak pozisyonlara" sahip olduğunu söyledi.

"Değişimler ve iş birliği, Çin-ASEAN kader topluluğunun inşasına yeni bir ivme kazandıracak ve küresel biyogüvenlik yönetiminin iyileştirilmesi ve barış ve kalkınmanın teşviki davasına yeni katkılar sağlayacaktır" dedi.

Sun, Çin'in küresel biyolojik silah kontrol çabalarına, özellikle de BWC'ye daha fazla katkıda bulunmaya açık olduğunu, "uluslararası toplumun sözleşmeyi ve uygulama mekanizmalarını güçlendirme konusunda yüksek beklentileri olduğunu" söyledi.

Pekin ve Washington, özellikle Covid-19 salgını sırasında biyogüvenlik ve biyolojik silahlar konularında anlaşmazlık yaşıyorlardı. Her iki taraf da koronavirüsün kökeninin birbirlerinin araştırmalarına dayandırılabileceğini öne sürmüştü.

2021 yılında Çin ve Rusya, ABD'nin BWC'ye uyması çağrısında bulundu.

Rusya'nın 2022'nin başlarında Ukrayna'yı işgal etmesinden sadece birkaç hafta sonra Moskova, oradaki laboratuvarlarda ABD tarafından finanse edilen bir biyolojik silah programına dair kanıtlar bulduğunu iddia etti; Washington bu iddiayı reddetti. Çin'in dışişleri bakanlığı daha sonra ABD'yi "yurt içi ve yurt dışındaki biyolojik askeri faaliyetlerinin tam bir hesabını vermeye ve kendisini çok taraflı doğrulamaya tabi tutmaya" çağırdı.

Geçtiğimiz yıl Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı (ülkenin en büyük casusluk teşkilatı), sosyal medyada yaptığı paylaşımda, "bazı ülkelerin" insan genlerini hedef alabilecek ölümcül silahlarla "silahlandığını" belirterek potansiyel biyolojik tehditler konusunda alarma geçti.

Birleşmiş Milletler Bölgelerarası Suç ve Adalet Araştırma Enstitüsü'nün 2020 raporuna göre, biyogüvenlik endişelerinin yanı sıra ASEAN ülkeleri tropikal bulaşıcı hastalıklar, kamu sağlık hizmetlerindeki büyük açıklar ve yoksulluk ve savaştan kaynaklanan artan tehditler gibi giderek artan zorluklarla karşı karşıya.

Raporda, "Yüksek hareketliliğe sahip nüfus, gözenekli sınırlara yönelik hava seyahatlerinin artması ve terörist grupların varlığının artması, bölgenin doğal, kazara ve kasıtlı biyolojik olaylara karşı savunmasızlığını artırdı" denildi.